BOĞANIN BOYNUZLARI- 2,
SÜMERLER “TARİH
TÜRKLERLE BAŞLAR”
Ekrem PEKER
İngiliz
Arkeoloji Enstitüsü profesörlerinden Harriet Crawford’un Sümer ve Sümerler
üzerine yazdığı bir kitabı okudum. Yazar Sümerlerin Türk kökeni ve Batı
Türkistan, bugünkü Türkmenistan bağlantısına hafifçe değinip, daha çok Sus-Elam
uygarlığıyla bağlantı kurmaya çalışmış. Oysa kitabının bazı bölümlerinde yazdıklarının
bir kısmı kendisini yalanlıyor, savunduğu tezini çürütüyor.
Aynı
anlayışı Hititler üzerine kitap yazmış bulunan İngiliz arkeoloji
enstitüsünde görevli araştırmacılar görmüştüm. Batılı tarihçilerinden J.G.Macquen’in
Hititler ve Hititler çağında adli eserinde kendi ırklarını, medeniyetini İran’a
bağlama çabası, üstün ırk safsatalarıyla Hitler’i Almanya’da iktidara
getirmişti ve Hitlerde Ani ırkı dünyaya hâkim kılmak için tarihin en kanlı
savaşını başlatmıştır.
İsveç tarihinin kurucusu kabul edilen, Pr. Sven Lagerbringin ‘’İsveçlilerin ataları
Türktür. Avrupa’da birçok krallıklar (Norveç, Danimarka, Saksonya, Westfalen, Fransa
ve İngiliz) Odin’in çocukları soyundan gelmektedir’’ Sözleri unutulmak
istenmiştir. Oysa bugün Türkler’in, Kafkas kökenli Halkların izlerine
İngiltere’de, İspanya’da, Cezayir’de rastlamak mümkündür. Bask halkının Kafkas
kökeni tarihçiler arasında tartışılmaz bir gerçek haline gelmiştir.
Lagerbring eski İsveççe, Almanca, Danca
dillerinin temelini Tirkrar(Türkler)’ların konuştuğu dilin oluşturduğunu iddia
eder. Odin bölgeye büyük ihtimalle İsa’dan önce gelmiştir.
Sarı
denizden Macar ovalarına kadar uzanan bölgedeki Türk varlığı nedense
görülmek istenmez. Proto-Türk veya ilkçağ Türklerinden geriye Balkan gibi
isimlerin kalmasını, İsveç Sagaları ve Almanların meşhur destanı Nibulungen’in
bazı bölümlerinde Türk isimlerinin isminin geçmesini nasıl açıklayacağız?
Ünlü tarihçi L.Gumilev bunu şöyle açıklıyor,’’Dünya tarihi içinde, kadim Türk
halklarının ve kurdukları devletlerin tarihi incelendiğinde şöyle bir soru
sormak lazım gelmektedir: Türkler neden ortaya çıktılar ve neden katiyen
torunları olmayan müteakip birçok millete kendi isimlerini bırakarak tarihten
silmediler? Çünkü Kadim Türkler insanlık tarihinde geniş bir yer tutmalarına
rağmen nüfusça azaldılar?’’
İngiliz
Profesör Sümer bölgesinde bulunan bir kısım eşya’nın Anva/Anev de bulunduğunu
yazıyor. Tarihçiler Sümerlerin bu bölgeden geldiğini söylüyorlar. Bu bölgede
Anev ve Afganistan’ın Badakşan bölgesinde bulunan Lacivert Taşı getirtip heykel
ve varlıklı insanların kullandığı mühürlerin yapımında kullanmışlar.
Metal eşya ve bronz yapımında kullanılan bakırı getirmek için Umman ve
Bahreyn’de ticaret kolonileri kuran Sümerler İndus vadisindeki Harappa ve
Mohengodero medeniyetini kuranlarla ticaret ilişkilerini sürdürmüşlerdir.
Sümerlerin yaptığı Zigguratlar bugün Türkmenistan’daki Altın Tepe ve Afganistan’daki
Murgidak bölgesinde bulunan bazı yapılarla benzerlik göstermektedir. Bu örnek
iki bölge arasındaki ilişkiyi göstermektedir. Sümer mühürlerdeki oba resimleri de
bu konuda başka bir örnektir.
Sümerler
yukarı Mezopotamya ve Anadolu içlerine kadar ilerleyip bu bölgelerde küçük
yerleşim yerleri kurmuşlardır. Asur bölgesinde kazı yapan ünlü arkeolog Henry
Lazard kazı anılarını anlattığı ‘’Ninova’’ adlı eserinde bölgede bulunan
piramitlerden bahseder. Bu yapılar Mısır piramitlerinin atası olabilir. Sümerlerin
bölgeye M.Ö.4bin yıllarında geldiğini unutmayalım. Ziggurat yapımı bütün
bölgeyi sarmıştır. Ünlü tarihçi Heredot Babil’deki Zigguratın kendi döneminde
mevcut olduğunu söylüyor.
Tarihi bugünkü coğrafyaya göre yorumluyoruz. Bugün merkezi Asya’da yan
Türkistan’da bulunan Gobi ve Taklamakan bölgesinde Kazan şehrine kadar uzanan
büyük bir deniz yer alıyordu Bu denizin çevresinde büyük bir uygarlık vardı. İklimsel
değişiklikler bu denizi zaman içinde kuruttu. Bugün buna örnek Marmara
denizinin birkaç katı büyüklükteki Aral gölünün/denizinin kurumasıdır. Karadeniz’in
bugünkünden küçük bir göl olduğu çevresinde bulunan şehir kalıntılarından
anlaşılmaktadır. Bugünkü Marmara denizi de bir göldü. Prens adaları bu gölün
etrafındaki tepelerdi. Pendik açıklarında denizin altı-yedi metre
derinliğinde yerleşim yeri kalıntıları bulunmuştur.(NTV Tarih Eylül 2012
Sayısı) Tarihi iklim değişikliklerinin nice medeniyet yıktığını, medeniyetleri
kuran halkları dağıtıp yok ettiğini tarih kaydeder. Buna örnek olarak
Türkistan, Yemen, Habeşistan’da yaşayanları ve geride bıraktıkları muhteşem
yapıların yanında Mısır Erken Mayaları gösterebiliriz. İklim, coğrafya, ticaret
yolları, nüfus ve bilgi birikiminin medeniyetlerin oluşmasında çok önemli
rolü vardı.
Değerli tarihçimiz Kazım Mişan’ın yazılarında belirttiği gibi Türkler göçebe
değil, göçmendir. Kuraklığın Afrika ülkelerinde bugün ne gibi toplumsal
sonuçlara yol açtığını görüyoruz. Oğuzlarda suya giren öldürülürdü. Türk
toplumlarında sulak bölgelere kudsiyet atfedilmesinde yaşanmış kuraklığın büyük
etkisi vardır. Fergana vadisinin Oş bölgesinde böyle bir alan Şah-ı Merdan
adıyla günümüze kadar gelmiştir.
İbn-i
Fadlan’ın oğuzlarla ilgili yazdığı ‘’yıkanma adetleri yoktur, suyu kirletenleri
öldürürler.’’sözleri bize korkunç bir kuraklık ve çölleşme neticesinde yaşanan
faciaların toplum belleğinde nasıl bir yer ettiğini, nasıl genlere işlediğini
göstermektedir.
Büyük
bir medeniyetin ardılı olan Sümerler maden taş, orman yönünden fakir ve
bataklık olan bu bölgede büyük bir medeniyet kurmuşlardır. Yeni kentler
kurulmuş, bataklıklar kurutulup yeni sulama kanalları açılmış, ticaret yolları
geliştirilmiş, koloniler kurulmuştur.
Sümerler
tekerleği buldular. Hızlı tekerleği, çömlekçi tekerleğini bularak çanak-çömlek
yapımını hızlandırdılar. Saban ve gemilerde çapa kullandılar. İlk birayı
yaptılar, toprak tuzlanınca tuzu da yanıklı bitki ziraati yaptılar. Matematik
ve Edebiyat ta önderlik ettiler. Kullandıkları lisan diplomatik dil olarak
binlerce yıl kullanıldı. Ticaretin gelişmesi bazı yenilikleri getirdi. Önce
eski yazılarının üzerine oluşturdukları çivi yazısı geliştirildi. M.Ö. 4bin
yıllarında kullanılmaya başlanılan çivi yazısı M.S. 1.yy a kadar (kimi
tarihçilere göre daha sonraki yüzyıllarda)kullanıldı. Sümer yazısı günümüz
alfabelerinin atası sayılan Fenike alfabesine ışık tuttu
Sümerler
edebiyatlarını yazıya geçiren ilk halktır. Edebiyatlarının dışında devletin,
tüccarların, tapınakların tüm kayıtları, ders kitapları, yazışmaları, sözleşmeleri
yazıya geçirilmiştir. Sümer arşivleri tarihe ışık tutmaktır. Sümerlerin gelişmiş
bir kültürel yaşamına sahip olduğunu bıraktıkları tabletlerden anlıyoruz. Hazırladıkları
sözlükte 800 değişik yiyecek-içecek ve bunlardan yapılan yemek tarifleri
vardır. Bu tariflere göre Sümerler de 20 çeşit peynir,100 çeşit çorba ve 300
çeşit ekmek olduğunu öğreniyoruz. Başlıca yiyeceklerinin et, tatlı ve tuzlu su balıkları,
sebzeler (soğan, sarımsak, pırasa, marul, salatalık), arpa, bakliyat (mercimek,
nohut, fasulye), meyveler (elma, armut, üzüm, nar, fıstık) olduğunu, nane-tere-kimyon
gibi baharatlar yaptıklarını öğreniyoruz. Arpadan bira, hurmadan şarap yapmışlar. İçini oydukları
sazları kamış yaparak küplere koydukları süt, bira ve şarapları ortak
içebilmişlerdir. İ.Ö. 2700 yıllarına ait Sümer kral mezarlarında kullandıkları
arp, lir, ut gibi müzik aletlerinin tahta bölümleri bulunmuştur.
Sümer kültürel yaşamında bugün olduğu gibi üfürükçülük, büyücülük yapan
kadınların olduğunu anlıyoruz. M.Ö.2100 yılların da Sümer-Lagaş kralı Gudea
sihir ve büyü yapan kadınları şehirden sürmüştür. Babilliler Sümer bölgesini
ele geçirince büyücülük yapan kadınları Babil şehrine toplamışlar, insanların
önemli buldukları her konuda büyücülere danışmaları adetmiş. Babilli
büyücülerin ününü duyan Hititler elçi gönderip Babil devletinden büyücü
istemişler.
Sümerler eğitime önem vermişlerdir. Matematik ve geometri konularını da içeren
iki ders kitabının tabletleri bulunmuştur. Ticaret hayatı ve bürokrasinin
gelişmesi bugün kullandığımız imzanın yerine kullanılan mühürü icat
ettiler. Mühür ticari anlaşmaların yanı sıra, devletlerin anlaşmalarında da
imza yerine kullanılıyordu. Mühür, kimlik gibiydi. Nasıl bugün kimliğimiz
kaybolunca ilan veriyoruz, Sümerler de kim mührünü kaybederse duyurmak
zorundaydı, yoksa cezası ağırdı.
Sümerlerin
Türk kökenli oluşlarında bir örnek olarak ölü gömme adetlerini gösterebiliriz. Sümer
Kralları da Türk Hakanlarında olduğu gibi mezara eşleri, hizmetçileri ve
eşyalarıyla gömülmüşlerdir. Sümerlerde Türkler de olduğu gibi tek eşlilik
vardı. Eşler arasında evlilik sözleşmesi yapılırdı.
M.Ö. 2000-3500 yılları arasında yakın Doğu’nun basat kültürünü Sümerler temsil
etmiştir. Sadece bölge halkını değil Akdeniz bölgesini, Mısır’ı, Anadolu’yu
etkilemişlerdir. Ortaçağın Latincesi gibi Sümer dili bölgenin politik, ekonomik
ve kültür dili olmuştur.
Sümer
tanrı ve tanrıçaları isimleri değişerek bölge halklarının tanrı ve tanrıçaları
olmuştur. İlk yaradılış efsanesi Sümerlere aittir. Yaratılış ve Gılgamış
destanları Hint ve Avestalarından da daha eskidir. İlyada ve diğer destanlar
Sümer destanlarına göre çok gençtir. Üstelik yazıya geçirildiği için orijinal
hallerini muhafaza etmişlerdir. Sümer efsanelerinde yer alan canavar
figürlerini Grek efsanelerinde görmekteyiz.
Sümer bölgesini işgal eden Akatlar onların dilini ve yazısını alıp tarihin ilk
sözlüğünü (Akatca/Sümerce) yapmışlardır. Sümerlerin astronomi bilgileri çok
gelişmiştir. Yıldız adları Sümerlerden gelmektedir. Gök bilimi astronominin
kurucusunun Sümerler olduğunu söyleyebiliriz.
İlk kubbenin Sümerliler tarafından yapıldığı bilinmektedir. Sümerlerin
yaşadıkları bölgede olmayan taş ve maden işlemesi konusunda ve kuyumculuktaki
ustalıkları, onların taşı ve madeni bol olan bir bölgeden geldiklerinin bir
kanıtıdır. Kanal açmak ve kanal sistemini yürütmek gelişmiş bir mühendislik
bilgisi olduğunu göstermektedir. Sümerler kerpiç ve tuğla kullandıkları
yapılarda yalıtım malzemesi olarak asfaltı da kullanmışlardır.
Sümerler
tarihin bilinen ilk kanun devletidir. Sümer kanunları İ.Ö.2050 yılına tarihlenmektedir
ve bilinen Hammurabi Kanunlarından çok eskidir. İşçiler onluk ve yüzlük
gruplara ayrılıp, birer yıllık mukavele yapılırdı. Çalışanların ayda üçgen izin
hakkı vardı. Yerli halktan birinin köleliği üç yılı geçemezdi.
Artan Sami göçü ve yanı sıra
Sümer devletinin şehir/site devletlerine bölünmesi Sümerleri zayıflayıp Sami halkları
içinde yok olmalarını getirdi. Kendileri ortadan kalkıp unutuldu ama bölgedeki
etkisi iki bin yıl sürdü. 19.yüzyılın ortalarında bölgeye gelip kazılar yapan
arkeologlar buldukları karşısında büyük bir şaşkınlık geçirdiler. Rüzgâr
erozyonunun yerleşim yerlerini yıkması, eski Sümer şehirlerinin üzerine kentler
kurulması, tarım alanlarına veya batak dönüşmesi, kullanılan araç ve gereçlerin
çürümesine rağmen bulunan çivi yazılarının çözülüp, Gılgamış ve Tufan
destanlarının okunmasıyla sadece Ortadoğu tarihi değil, bilinen tarih değişti. Samuel
Noah’ın dediği şu sözler tarih bilimine geçti ;’’ TARİH SÜMERLE BAŞLAR.’’ Bugün
üniversitelerimizin Sümeroloji bölümleri sönmüştür. Eski Türkler kimdir diye
sorsanız size yalın kılıç ülkeleri dağıtan insanlar imajını çizeriz. Oysa böyle
bir medeniyeti belirli bir bilgi birikimine sahip olmayan toplumlar kuramaz.
Sümerce üzerine araştırma yapan Hinks, British Association’da 1850 yılında
verdiği konferansta çivi yazısını Akatlıların icat etmediğini, çünkü bu yazının
Sami dilinin bünyesine hiç uymadığını, eğer bu dili Samiler icat etselerdi
kendi dillerine uygun yapmış olmaları gerektiğini söylemiştir. Hinks, çivi
yazısını Babil de Samilerden önce yaşamış Sami olmayan bir halk tarafından icat
edilmiş olduğunu öne sürmüştür. Bu halkın Babillerden önce bölgeye gelip
yerleştiklerini anlatmıştır. Sümer dilini ilk keşfeden Rawlinsondur. Rawlinson
bu dilin zamir bakımından Moğolcaya, Mançu diline yakın olduğunu, fakat kelime
bakımından hiç benzerlik bulunmadığını söylemiştir.
Sümer
dilinde Türk dilinde olduğu gibi kelimeler kök halindedir. Onlara ekler
yapılarak yeni kelimeler oluşturuluyor. Sümer dili de Türk dilinde olduğu gibi
fiil bakımından çok zengin, ses uyumu var. Erkek, dişi ayrımı yok. Türkçe de
olduğu gibi kısa anlatımla geniş anlam veriyor.
Bu
konuda çalışmalar yapan Azeri Profesör Atakişi Celiloğlu Kasım, Sümerceyi
incelemiş çalışmalarını ‘’Sümerce kesim olarak Türk dilidir’’ adlı kitapta
toplamıştır.
Sümerceyi
inceleyen İranlı araştırmacı R.Heyavi ilk incelediği 161 sözcüğün 35’inin
Türkçe kökene bağlamıştır. Prof. Osman Nedim Tuna Sümercede yer alan 165
kelimeyi Türkçe kelimelerle eşleştirmiştir. Türkmen araştırmacı Begmurad Gerey
Sümerce 295 kelimeyi Türkçe kelimeyle eşleştirmiş ve bu konuda bir kitap
yazmıştır. Ünlü dil bilimci M.Swadesha bilgisayar analiziyle yaptığı analiz
sonucu şu sonuca varmıştır:’’Eğer iki ayrı dilde fonetik ve anlam bakımından
benzeyen kelimeler 100’den fazlaysa, bunların bağımsız olma ihtimali birkaç
milyonda birdir.
Araştırmacı
Jule Oppent Sami olmayan bu dilin Sümerce olması gerektiğini ileri
sürmüştür.1874’de araştırmacı Françon Leonorman Sümer dilini Ural-Altay dil
grubuna koydu. Sümerolog B.Lands Berger ‘’Sümer dili, hem dil bakımından, hem
de bütün Asya boyunca dağlık bölgelerde konuşulan dil bakımından önemlidir. Bu
türden olup bugün hala yaşayan dil Türk dilidir.’’Oppert’e göre Sümer dili
Türk, Fin ve Macar dillerine akrabaydı. Sümerlerin aynı çağda yaşamış medeniyetlerden
farklı olarak çivi yazısıyla yazdıkları kayıtları bırakmışlardır. Lagaş kentine
ait kazılarda 40.000 tablet, Wippur’da ki kazılarda 30.000 tablet bulunmuştur. Bu
tabletlerde Sümerlerin gündelik yaşamlarına ait bilgiler, tarihleri, edebiyatları,
ilahiler ve destanları yazılıydı.
Lagaştaki
tabletler M.Ö. 2500 yıllarında başlarken, Tufandan sonra kurulmuş Kiş
şehrindeki tabletlerin başlangıç tarihi M.Ö. 2800 dür. Sümerler tabletlere Tufandan
önce beş şehirlerinin olduğunu yazmışlardır. Erida, Badtibıra, Larak, Sipper, Şıruppak
yakınlarında bulunan Al-Ubaid adlı küçük bir höyükte en eski Ziggurat kalıntısı,
heykeller ve dinsel törenlerini gösteren mermer vazolar bulunmuştur. Burada
bulunan eserler M.Ö. 3300 yılına tarihlenmiştir.
Sümerlerin en ünlü kenti, İbrahim
Peygamberin kenti Ur’da kral mezarları bulunmuştur. Al-Ubaid’de yapılan
Kazılarda alt katmanlarda tablet bulunamamıştır. M.Ö 5900 yıllarına tarihlenen
farklı kültürlere ait kap-kacak bulunmuştur. M.Ö.2400 yıllarına ait tabletlerde
Türkçe adlar bulunmuştur. Bunlar bölgeyi istila eden Gut/Guti/Kut krallarının
adlarıydı.
Sümer medeniyetini yaratan halklarla Mısır
Medeniyetini de kurduğunu söyleyebiliriz. İlk çağ Mısır tanrıları Sümer
Tanrılarıyla aynıdır. Sümerlerdeki Anu, Mısır’da Anubis olmuştur. Sümer
Mitolojisi’ndeki tanrılar, inanışlar, kavramlar önce Mısır’a, oradan Grek
Mitolojisi’ne geçmiştir.
Avrupalı Tarihçilerde sık görülen
davranış Anadolu ve Mezopotamya’da yaşayan halkların incelerken, eğer söz
konusu halk Turani veya Sami ırkından değilse hemen Hint-Avrupa grubuna
sokmaktadırlar. Avrupalı Tarihçilerin Kafkasya konusunda ve orada yaşayan
halklar konusunda bilgileri ve araştırmaları yok denecek seviyededir.
Kafkas Tarihçilerinin son yıllarda yaptığı
araştırmalar sonucu Sümer ve Babil krallarının bir kısmının isimlerinin eski
Abaza-Apsuva dilinde olduklarını tespit etmişlerdir. Bu ve benzeri bazı
benzerlikler Sümerlerin arasında Kafkas kökenli kabileler olduğunu
göstermektedir. Tarih Boyunca Mısır ve Kafkasya arasında süren ilişkinin
temelinde bu da olabilir. Mısır’a giden Sümerlilerle beraber giden halklar bu
köprüyü kurmuş olabilir. Dileyenler bu konuda rahmetli B.Ömer Büyüka’nın
“Hazreti İbrahim’le Awubla ve Kafkasyalılar” adlı kitabını okuyabilirler deyip,
konuyu ayrı bir yazıya bırakarak devam edelim.
Türklerle Sümerler arasındaki benzerlikler,
Sümer destanlarının eski Türk destanlarına olan benzerliklerinde de
görülmektedir. Sümer dilinden Latinceye, Gerekçeye çeşitli kelimelerin geçtiği
araştırmacılarla tespit edilmiştir.
Türk halklarının ağıt yakma, mersiye yazma
geleneğine Sümerlerde de rastlamaktayız Madem tarihçilerin büyük bir bölümü
tarihi Sümerlerle başlatıyor, ya öncesi? Öncesini aramak için yüzey
araştırmaları yapmak, yazıtları incelemek, yazılı kayıtları araştırmak; bunun
için enstitüler, vakıflar kurup araştırmacıları yıllarca desteklemek gerekmez mi?
Ne dersiniz, kültürümüze nasıl girdiği belli olmayan bozkurt’u bırakıp Gök
Bori’yi araştırmanın, onun izlerini aramanın zamanı gelmedi mi?
KAYNAKÇA
1) Sümer ve
Sümerler Harriet Crawford Ankara 2010
2) Hititler ve Hititler
döneminde Anadolu G.Macquan
Ankara 2009
3) Ninova
H.Lazard İstanbul
4)İsveççenin Türkçe ile
benzerlikleri Sven Lagerbrıng İstanbul 2010
5)İsveçlilerin Türk kökenleri
üzerine Abdullah Girgin İstanbul 2011
6)Uygarlığın kökeni
Sümerler M.İlmiye Çığ İstanbul 2008
7)5 bin yıllık Sümer Türkmen
bağları Begmurad Garen İstanbul
8)Sümer ve Türk dillerinin
tarihle ilgisi Osman Nedim
Turan İstanbul
9) Doğunun Prehistoryası V.Golden Chılde Ankara 2010
10)Sümerlerde Tufan, Tufanda
Türkler M.İlmiye Çığ İstanbul 2011
11) Hazreti İbrahim’le Awubla
ve Kafkasyalılar B.Ömer Büyüka İstanbul
Ekim 1975
12) Avrupa’lıların Ataları
Türk’tür Cengiz Özakıncı İstanbul
13) Anadolu Arkeolojisi Pr. Veli Sevin İstanbul 2002
14) Büyük Türk Part Devleti
Beg murat Gerey İstanbul 2009
15) İran Türklerinin Eski
Tarihi Pr. Dr.Muhammed.Taki Zehtabi (Kireşçi)
16) Iraklılar Yazılımı Kazım Mişan Bursa 2007
17) Türklerin Kaybolan
Ataları Kazım Mişan Bursa 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder