MEVLANA VE SEVGİ
NİLGÜN NART & (GALİP BARAN)
2007 senesi Mevlana’nın doğumunun 800. yılıdır. Aynı zamanda Unesco tarafından Mevlana Dünya Sevgi ve barış senesi olarak ilan edilmiştir.
2007 senesi Mevlana’nın doğumunun 800. yılıdır. Aynı zamanda Unesco tarafından Mevlana Dünya Sevgi ve barış senesi olarak ilan edilmiştir.
Mevlana’nın engin insan sevgisini, hoş görülemeyeni hoş
gören anlayışını, af edilemeyeni tekrar tekrar dergahına sevgiye ve aşka
davetini ve insanı yaşamı aşkı ve sevgiyi aziz tutuşunu anlamak belki de bir
ömrü harcamayı gerektirir.
En zor olanı ise Hazretin insanın özüne olan sevgisini kısacık bir zamanda aktarabilmektir.
En zor olanı ise Hazretin insanın özüne olan sevgisini kısacık bir zamanda aktarabilmektir.
Aşk ve sevgi nasıl anlatılabilsin ki. Aşk ve sevgi
anlatılamaz olandır. Tanımlanamaz olandır. Yaşanması gerekir. Hissedilmesi
gerekir.
Sevgi Şifadır. Sevgi Güçtür. Sevgi değişimin sihridir.
Ve sevgi nedensiz nedendir.
Sevginin bir nedeni yoktur. Gündemi yoktur. Düşünceye duyguya ve maddi şeylere bağımlı değildir. Evrenin nedeni yoktur. Sadece basitçe vardırlar ve akarlar. Olurlar. Sevgi gibi.
Sevgi dağda açan bir çiçek gibidir. Hiç kimse o çiçeği koklamasa, muhteşem renklerinin farkına varamasa da, ÇİÇEK AÇAR. Sevgi Ruhun Duruşudur.
Ve sevgi nedensiz nedendir.
Sevginin bir nedeni yoktur. Gündemi yoktur. Düşünceye duyguya ve maddi şeylere bağımlı değildir. Evrenin nedeni yoktur. Sadece basitçe vardırlar ve akarlar. Olurlar. Sevgi gibi.
Sevgi dağda açan bir çiçek gibidir. Hiç kimse o çiçeği koklamasa, muhteşem renklerinin farkına varamasa da, ÇİÇEK AÇAR. Sevgi Ruhun Duruşudur.
Mevlana der ki, “Sen düşünceden ibaretsin. Geriye kalan et
ve kemiksin. Gül düşünürsen gülistan olursun, Diken düşünürsen, dikenlik
olursun.” Ne düşünürseniz O’sunuz.Sevgiyi düşündüğünüzde ve tüm ruhunuzda
hissettiğinizde sadece seversiniz. Ve sevgi olursunuz. Doğal olan sevgidir.
Sevmektir. Çünkü sevgi Hayattır. Evrenleri, dünyayı ve bedenlerimizi bir arada
tutan güç İlahi Sevgidir.
Sevgi dünyaya bağışlanmış 5. Elementtir. Ateş-Su-Toprak-Hava dan oluşan dünyamızı bir arada tutan çekim gücü sevgidir.Doğal olmayan İnsanoğlunun sevgiden sapmasıdır.
Sevgi dünyaya bağışlanmış 5. Elementtir. Ateş-Su-Toprak-Hava dan oluşan dünyamızı bir arada tutan çekim gücü sevgidir.Doğal olmayan İnsanoğlunun sevgiden sapmasıdır.
Binlerce yıldır yeryüzünde süregelen şiddetin,
acımasızlığın, sefilliğin, savaşların ve her birimizin kalabalıklar içinde
yalnız olmamızın ve bu dünyada artık gidecek bir yer bulamamamızın nedeni
sevgiden ayrılmamızdır. Birbirimizi, insan kardeşlerimizi sevmeyi unuttuk.
Yaşamın gerçek özünü ve manasını unuttuk. Mevlana der ki “Sevgiden acılar
tatlılaşır; sevgi yüzünden bakırlar, altın olur; sevgi yüzünden tortular
durulur, arınır; sevgiden dertler şifa bulur; sevgi yüzünden padişah kul
kesilir.” İnsanın gerçek bir insanoğlu olabilmesi için bize öğütte bulunur. Der
ki;
Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol
Tevazu ve alçakgönüllülükte toprak gibi ol
Hoşgörülülükte güneş gibi ol
Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol
Tevazu ve alçakgönüllülükte toprak gibi ol
Hoşgörülülükte güneş gibi ol
Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol
Bütün mesele insanoğlunun dürüst olmamamsından kaynaklanır.
Çünkü insan kutsal kitaplarda anlatılan nefsinin etkisi altındadır ve
uyumaktadır. Nefs insanı hayatı boyu çıkmaz sokakların karanlıklarında
dolaştıran, acıyla kederle mücadeleyle düşmanlıkla nefretle kinle beslenen
ayıran bölen bir benlikler topluluğudur. İsteklerinin ardı arkası gelmez. Bütün
dünyayı verseniz yine de mutlu olmaz.
Bu nedenle nefsi terk etmek, gerçek insan olmaktır. Ve nefis
terk edildiğinde Ruh yani Efendi güneş gibi karanlıkların içine doğar. Güneş
sevgidir. Sevgi Kendiniz olmaktır. Ne iseniz o olmaktır. Kendiniz olmanın temel
şartı da dürüst olmaktır. Dürüstlük insan olmanın en büyük erdemidir. Yaşadığımız
yüzyılda herkes, her şeyi kendi gözlüklerinin ardından ve kendi egosal
dürüstlüğüne göre değerlendirmekte ve dürüstlük kendi çıkarlarımıza ve
arzularımızın tatmin edilmesine uygun olarak şekil değiştirmektedir. Ve bin bir
kılığa girmekte. Neden, nasıl dürüst olmamız gerektiği ise çoktan unutulmuş
durumdadır. Gerçek insan olmak için, İnsanoğlu olmak için dürüst olmalıyız.
Yoksa Mevlana’nın dediği gibi ikiyi Bir edemeyiz. “Nice
insanlar gördüm üzerinde elbisesi yok. Nice elbiseler gördüm içinde insan yok…”
Dürüst olmak ve “Kendimiz” olmak hem elbisemizin olması hem
de içinde gerçek İnsan olan bizim olmamız demektir.
Neden dürüst olmalıyız biliyor musunuz? Dünya gezegeninde
insan onuruna yakışır bir şekilde, insan tadında yaşamak, gerçek bir insan
olmak için ve diğer insan kardeşlerimizin yaşamasına da yardımcı olmak için
dürüst olmamız gerekiyor.
Ne ekerseniz onu biçersiniz. Tasavvufa göre dünya bir
aynalar evrenidir. Siz kendinizde dürüstlüğü ve kendine samimiyeti yaşadıkça ve
“oldukça” size diğer insanlardan gelen yansımalarda dürüstlük ve samimiyet
olacaktır. Ayna size, sizden başkasını gösteremez.
Dürüstlük bulaşıcıdır ve güçlü – cesur kişiliği de
beraberinde getirir.
Siz dürüst olunca diğerleri de dürüst olmak zorunda kalacaktır.
Siz dürüst olunca diğerleri de dürüst olmak zorunda kalacaktır.
Ve bu yıldan başlayarak Mevlana’nın engin insan sevgisinin
ve bilgeliğinin, İnsanoğluna yol göstermesini diliyorum.
Mevlana yüzyıllar öncesinden “Sevgi ve merhamet insanlığın;
hiddet ve şehvet ise hayvanlığın vasıflarındandır” der ve savaşın, çocukların
kavgasına benzeterek; hepsini de anlamsız ve saçma olduğunu söyler. Savaş
yeryüzüne ve yüreklerimize kederden açıdan ve sefaletten başka bir şey
getirmemiştir. İnsanlığın kendini bilmekten, bildikten sonra değişmekten başka
çaresi yoktur.
Hatırlanması gereken şey ise, insanın sevgi olduğu ve sevginin her şeyin çaresi olduğudur.
Hatırlanması gereken şey ise, insanın sevgi olduğu ve sevginin her şeyin çaresi olduğudur.
Senin canının içinde bir can var, o canı ara!
Senin dağının içinde bir hazine var, o hazineyi ara!
Senin dağının içinde bir hazine var, o hazineyi ara!
Hazine sevgidir. Sevgi Ruhtur. Ve ruh barıştır. Ruh
huzurdur.
Ve dünyamızın barışa, huzura ve sevgiye ihtiyacı var. Yani
her birinizin içindeki sevgiyi açığa çıkarmanıza ihtiyacı var. Siz sevgi
olduğunuzda nihayet İnsan kardeşlerinizle insan tadında huzur içinde bu dünyada
yaşayabilirsiniz.
Ve yaşadığınız gezeğenin, gezegen üzerinde var olan her bir canlının, cansızın değerini bilirsiniz. Çünkü siz her şey ile dengedesinizdir. Her şey siz olan bütünün eksiksiz bir parçasıdır.
Ve yaşadığınız gezeğenin, gezegen üzerinde var olan her bir canlının, cansızın değerini bilirsiniz. Çünkü siz her şey ile dengedesinizdir. Her şey siz olan bütünün eksiksiz bir parçasıdır.
Mevlana gibi herkesi ve her şeyi kabul edebilecek ve
bağışlayabilecek, hoş görecek, Evren kadar geniş bir yüreğe sahip olursunuz.
Hiç bir zaman geç kalmadınız….kaç kere yoldan dönmüşte
olsanız, kaç kere döndürülmüşte olsanız, dünyanın bütün günahını taşıyor da
olsanız, hayatınızdaki her şeyden kendinizi suçlu hissediyor da olsanız,
kendinizin “yüreğiniz” tarafından kabul edileceğine inanmıyor olsanız da…siz
yine de “Kendinize-Yüreğinize” yürüyün. Hiç kimse size inanmasa da siz
kendinize inanın.“gelin, ne olursanız olun yine gelin. İster kafir olun ister
Mecusi ister puta tapan olun yine gelin. Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı
değil. Yüz kere tövbenizi bozmuş olsanız da yine gelin.
Hepimizin gönlü hepimize Mevlana kadar açık olsun. Çünkü hepimiz Mevlana’nın dediği gibi Tanrı’nın sırrının sırrıyız. Ve İlahi güzelliğin aynasıyız.
Hepimizin gönlü hepimize Mevlana kadar açık olsun. Çünkü hepimiz Mevlana’nın dediği gibi Tanrı’nın sırrının sırrıyız. Ve İlahi güzelliğin aynasıyız.
Mevlana’nın insanı gönül dergahına sevgiye çağırışında ki
aşk öyle bir aşktır ki, ham iken pişmeyi ve yanmayı gerektirir.
Sevgiyi aşkı bilmeyen gönül hamdır. Aşk ateştir. Eriyiştir.
Erimek, şimdiye kadar bildiğimiz her şeye ölmek demektir. Yeni olmak yenilenmek
yeniden doğmak demektir.
Dünyada hiçbir şey yeni değildir. Yeni gibi görünür ama her
şey eskidir. Her gün aynı karanlığı acıyı sefaleti yozlaşmayı didişmeyi
mücadeleyi yaşamaktan yorgun yüreklerimiz, sıradan günlerin ve olağan
duygusuzlukların içinde tükenip biter. Bütün mücadele kendimizi oyalayıştır.
Ve Yeni İnsan, Evrensel İnsan, Aşktan doğacaktır.
Şimdiye kadar sahip olduğu ve bildiği her şeye aşk için ölerek ve aşk içinde eriyerek küllerinden yeniden doğacaktır.
Şimdiye kadar sahip olduğu ve bildiği her şeye aşk için ölerek ve aşk içinde eriyerek küllerinden yeniden doğacaktır.
Küllerinden yeniden doğan insanlık medeni ve uygar bir
insanlık Medeniyetini de kuracaktır.
Dünya gezegeninde savaşları çıkartan, açlığa sefilliğe neden
olan açgözlü insanoğlu medeni değildir. Medeniyet ve uygarlık; bir takım
toplumların gurupların kişilerin zenginliği refahı ve yüksek teknolojisi demek
değildir. Hiçbir insan ve hiçbir ülke, diğer bir insanın ve dünyanın sefalet,
korku, açlık, hastalık, savaş baskı altında yaşadığı bir dünyada, onunla aynı
mekanı paylaştığı ve yaşadığı sürece; ne medeni sayılır ne de uygar.
Uygarlık; topluluğu oluşturan varlıkların düşüncelerinde,
yaşamlarında bir biri ile ilişkilerinde ve ürettikleri değerleri
paylaşımlarında ve kullanma amaçlarında, üzerinde yaşadıkları gezegen ve
Evrenle bütünleşmelerinde ne kadar bilinçlerinin
gelişkin olduğu ile ilgilidir.
Medenileşmek, diğerleriyle, yaşamla, gezegenle, Evrenle
ilgili “sorumluluk almak” demektir; Sorumluluk almak, diğerlerini, Yaşamı-
Gezegeni, Evreni de yükseltmek, yüceltmek ve tüm güzellikleri sevgiyle
paylaşabilme Bilincidir.
Ne zaman ki insanoğlu dünyaya hükmetmez, dünyanın ve
diğerlerinin bir hizmetkarı olur sevinci coşkuyu tamamlanmayı diğerleriyle
bütün olmakta ve hizmetin sevincinde bulur ise,
Ne zaman ki insanoğlu dünyayı zalimce tüketmekten ve yok
etmekten vazgeçip, yeryüzünde yaptığı bütün pislikleri temizler ve gezegeni
yüreğine alabilirse,
Ne zaman ki İnsanoğlu silahını savaş meydanlarından,
savaşmanın mantıksızlığını ve yıkıcılığını görerek ve diğerleriyle kucaklaşarak
terk eder ve bir daha asla dönmezse,
Ne zaman ki İnsanoğlu geçmiş binyılların acı hesaplarını
kapatır, sınırları yüreğinde eritir, yürüdüğü yolların çıkmaz sokaklarından
dönebilirse,
Ve Hazret der ki “halkın ayrılığı, aykırılığı addan meydana
gelir, manaya ulaşan esenleşir” Halkların ayrılığı manaya ulaşıldığında, insan
kendisi olduğunda kaybolur. Çünkü Birlik ve hakikat Güneş gibi bilenlerin
görenlerin kalbinde parlamaya başlar.İşte o zaman, İnsanoğlu medenileşir. Bundan
başka ne şekilde anlatılırsa anlatılsın ne yapılırsa yapılsın boştur. Acı bir
düşün içinde oyalanıştır. Ve İnsanlığı oyalayıştır.
İnsanoğlu için bundan sonra; Bir gün daha hayatta kalmak
yetmez, gözlerini sonsuzluğa çevirmesi gerekir. Bir adımlık nefes kesmez, bin
adımlık bir nefes çekmesi gerek.
Bir damla su kandırmaz, okyanusun sevginin sularına dalması gerek.
Önünü görmek yetmez, başını kaldırıp dimdik, özlemle uzayda kaybolan ufuk çizgisine bakmak gerek.
Dört duvara ve bir avuç toprağa ait olmak da yetmez, kendini hesapsızca bilinmezin kucağına savurması gerek. Kitaplardan önce kendimizi okumaya çalışalım! Der Mevlana. Kendini okumak, kendini bilmektir.
Ve sizler yüreğinizden okumaya başladığınızda; bütün insan kardeşlerinize sevgiyi okursunuz. Sevgi olursunuz.Ve siz dünyada bir fark yaratırsınız. Daha güzel bir dünyada insan tadında yaşamak için Fikirleriniz eylemleriniz fark yaratır.
“Fikir ona derler ki bir yol açsın, yol ona derler k; bir hakikate ulaştırsın.”
Bir damla su kandırmaz, okyanusun sevginin sularına dalması gerek.
Önünü görmek yetmez, başını kaldırıp dimdik, özlemle uzayda kaybolan ufuk çizgisine bakmak gerek.
Dört duvara ve bir avuç toprağa ait olmak da yetmez, kendini hesapsızca bilinmezin kucağına savurması gerek. Kitaplardan önce kendimizi okumaya çalışalım! Der Mevlana. Kendini okumak, kendini bilmektir.
Ve sizler yüreğinizden okumaya başladığınızda; bütün insan kardeşlerinize sevgiyi okursunuz. Sevgi olursunuz.Ve siz dünyada bir fark yaratırsınız. Daha güzel bir dünyada insan tadında yaşamak için Fikirleriniz eylemleriniz fark yaratır.
“Fikir ona derler ki bir yol açsın, yol ona derler k; bir hakikate ulaştırsın.”
Ne mutlu gören gözlere bilen kalplere, ne mutlu kendini
bilenlere.
Ne kutlu ölmeden önce ölenlere ve gerçek insanoğlu olarak doğanlara.
Ne kutlu ölmeden önce ölenlere ve gerçek insanoğlu olarak doğanlara.
Ölmeden önce ölebildiğinizde ve gerçeği cümle görünüşte, yüreğinizde
bildiğinizde Mevlana‘yı da yüreğinizde bulursunuz. Mevlana’nın sizi çağırdığı
yer gönlündeki koşulsuz sevgisidir. Gönlündeki ebedi dergahıdır. Ve gönül
dergahlarımızda yalnızca sevgi vardır.
“Gelmez san bir ziyan ilahi aşktan gönlüm, can gitse de
korkma başka bir candır ölüm.”
“Öldüğüm zaman beni toprakta aramayın. Benim mezarım ariflerin gönüllerindedir.” Mevlana
Nilgün Nart, nilgunnart@yahoo.com.tr, 19. 01. 2008
“Öldüğüm zaman beni toprakta aramayın. Benim mezarım ariflerin gönüllerindedir.” Mevlana
Nilgün Nart, nilgunnart@yahoo.com.tr, 19. 01. 2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder