21 Mart 2013 Perşembe

YEŞİM TAŞI


YEŞİM TAŞI
Ekrem PEKER
Çin Hakanı Türklerle savaşmaktan yorulmuştur. Türk süvarileri Çin Ordusunu her seferinde darmadağın etmekteydi. Özel yetiştirdikleri süvariler bile Türk süvarileri karşısında tutunamamıştır. Hakan meclisini toplar, bilgeleri çağırır. Topladığı meclise “Türklerle barış anlaşması yapacağını, barış için öne sürülen şartların çok ağır olduğunu ama başka çareleri olmadığını” söyler.”Bu defalık kurtulacağız, sonrası için kalıcı bir çözüm lazım. Bunun için ne yapacağız” diye sorar. Mecliste saatlerce süren uzun toplantılar olur. Sadece barış şartlarını tespit edebilirler. Türklerin hücumlarını önleyecek bir çözüm bulamazlar ve meclis dağılır. Mecliste bulunan fakat tartışmalara katılmayan yaşlı bir bilge Çin Hakanı’nın dikkatini çekmiştir. Bilgin salondan ayrılmaz, hükümdarın yanına gelir, baş başa görüşmek ister. Türklerden kurtulmanın tek bir yolu olduğunu söyler.
Çin heyeti Türklerle barış anlaşması için eşi benzeri olmayan hediyelerle gelir. Heyet, Türklerin istediği şartların hepsini kabul eder. Türkler bu duruma çok şaşırır. Türk Hakanı konuklar şerefine büyük bir şölen tertipler. Törende Türk Hakanı artık kardeş olduk dediği Çin Hükümdarına bir hediye göndermek istediğini söyler. Heyet başkanına “istediğiniz bir şey var mı?” diye sorar. Heyet Başkanı “Başkentiniz yakınlarındaki yeşim taşı kayasını istiyoruz” der. Türk Hakanı şaşırır, elçiye kızar.”ben kardeşime hediye diye bir taş parçası gönderemem” deyince; elçi ,”Hakanımız bu taşın güzelliğini duymuş, sarayının bahçesine koymak istiyor. Baktıkça sizi hatırlayacaktır” diyerek Hakanı ikna eder. Hakan kayayı nasıl götüreceklerini sorar. Elçi kayayı parçalayacaklarını, parçalanan taşları arabalara yükleyip götüreceklerini sonra sarayın bahçesinde birleştireceklerini söyler. Türk Hakanı gerekli izni verir. Şölen neşeyle biter. Barış anlaşması, heyetin hediyeleri sevinç yaratır. Üstelik hediye olarak sadece kaya parçası vereceklerdir.
Olayı öğrenen Aksakal denilen bir kaç yaşlı Hakanın huzuruna çıkarlar ve “Yeşim Kayası Çinlilere verilirse Türk Yurduna felaket çökecek, Çin ipeklileri sizi kandırmasın” derler. Hakan ve çevresindekiler yaşlıların uyarılarına kulak asmazlar.  Çinliler bazen küskülerle, bazen kızgın sirke dökerek yeşim taşı kayasını parçalarlar. Parçalar hemen bekleyen arabalara yüklenir, Çin’e gönderilir. Yaşlılar gözyaşlarıyla Çin’e giden arabaları izlerler. Yeşim taşı yüklü son araba Türk Yurdunu terke dince ülkede kuşlar böcekler susar, yağmur yağmaz olur. Dereler, nehirler kurur, salgın hastalıklar hayvanları kırar, geçirir. Önce merkezden uzaktakiler ülkeyi terk ederler, sonra geride kalanlar. Türk Yurdu kısa zamanda ıssızlaşır.
Bu hikâyeyi uzun yıllar önce çocuklarımın ilkokul tarih kitaplarından okumuştum. Yazmak nerden çıktı derseniz; Avrupa’nın atalarının kim olduğu sorusundan. Aydınlanma dönemi başlayıncaya kadar olan sürede Avrupalı tarihçilerin bir kısmı köklerinin Türklere kadar uzandığını söylüyorlardı.
Avrupa’ya İskitlerin, Hunların, Macarların, Kıpçakların, Peçeneklerin, bazı Oğuz boylarının göç ettiği biliniyordu. İsviçre, Fransa, Belçika’da bazı köylerin Hunlara ait olduğuna dair Avrupa basınında çıkan haberleri okumuştum. Runik alfabe ile taşlara yazılmış Orhun yazıtları bulunduğunda Norveç ve İsveçliler atalarımızın yazıları bulundu diye bölgeye inceleme heyetleri göndermişlerdi. Yaklaşık bir-iki ay önce Cumhuriyet gazetesinin Pazar ekinde gazetenin İsveç muhabiri Ali Haydar Nergis’in bir yazısı yer aldı.”İsveçlilerin ataları Türk”.Yapılan DNA testlerine göre İsveçlilerin yaklaşık  % 50 si Türk soyundan geliyor.
Yeşim taşının Türkler için dinsel bir önemi vardı. Ölen insanların yanına yeşim taşından yapılmış mücevherler, nesneler konurdu. Bu adet Türklerden Çinlilere geçmiş. İlginçtir, aynı adet Orta Amerika ve Meksika’da büyük uygarlıklar kurmuş Mayalar ve İnkalar’da da var. Buralara sonra uzanırız diyerek tekrar Avrupa’ya dönelim. Türk Tarihi üzerine çalışmalar yapan son dönem Türk ve Rus tarihçiler konuya değişik bir açıdan yaklaşıyorlar. Bu tarihçiler olaylara iklimsel değişiklikleri temel alarak yaklaşıyorlar. Jeolojik kanıtlarla desteklenmiş tezlerine göre Orta Asya’da bir kaç büyük deniz vardı. Bu bölgede yaşayan kavimler/milletler deniz kenarında büyük bir medeniyet oluşturmuşlardı. Bu denizler bugünkü Kazan şehrine kadar ulaşıyordu. Bu şehirde gemilerin bağlandığı “baba” tabir edilen taş direkler bulunmuştur. Sözü uzattık, kısacası iklim değişmiş, denizler kuruyarak Gobi, Taklamakan,   Kızıl Kum çölleri oluşmuş. Bu süreçte bölge insanları mecburen göçmen olmuş. Bölgeden binlerce yıl sürecek göç başlamış. Sümer, Elam, Mısır, Anadolu ve Hindistan’a güneyden ,Ural’ı aşarak kuzeyden de Avrupa’ya göç sürmüş gitmiştir.Türkler göçer değil, göçmendir.Elamlıların, Sümerlerin Türk kökenli olduğu Rus ve Avrupalı bilim adamlarınca öne sürülmektedir. Göçmenler gittikleri yerlere gelişmiş tarım ve maden işleme tekniklerini götürmüşlerdir.
Avrupa’ya dönersek aydınlanma dönemine kadar Avrupalılar Turan/Türk soyundan olduklarını kabul ediyorlardı. Etrüsklerin Türk kökenli olduğu bilim çevrelerinde neredeyse istisnasız kabul görmektedir. Avrupalıların Turan/Türk atalarından kurtuluşu aydınlanma çağıyla başlar. Osmanlı İmparatorluğu 2. Viyana kuşatmasından sonra(1686) yenilgi dönemine girmiştir. Avrupalı filozoflar kendilerine ata olarak Antik Yunan’ı seçerler. Ancak Antik Yunan’ın yazısı Fenike kökenliydi. Orta Asya, Mısır, Çin medeniyetleri karşısında Antik Yunan medeniyeti çok sönük kalıyordu. Sonunda Hindistan’a kadar uzandılar ve oradan gelen “Arien” halkların Avrupa’ya göç etmesiyle Avrupa medeniyetinin oluştuğunu keşfettiler. Halkları sınıflandırdılar. Kendilerini de Hint-Avrupalı sınıflandırmasına soktular. Ne diyelim kendi seçimleri. Oysa 1750 li yıllarda İsveç tarihini kurucusu Legerbring, İsveç dilindeki Türkçe isimlerden yola çıkarak atalarının Türkler olduğunu öne sürmüştü. Aydınlanmacıların öne sürdüğü tezler başlangıçta pek etkili olmadı. Emperyalizm olgusu ortaya çıkınca durum değişti. Lagerbring (1707-1787) Oden’in Türk ülkesinden (Turkland) geldiğini ve bir Türk soylusu olduğunu Lund Rektörü sıfatıyla İsveç bakanlık müsteşarlığına yazar. Yazdığı bu mektup saray saymanlığı tarafından kitap olarak basılır Lagerbring yalnız İskandinavya dillerinin değil Almanca, Fransızca ve İngilizcenin de Türkçe ile akraba olduğu görüşünü savunmuştur. Lagenbring sadece İsveç’in değil Avrupa’daki krallık hanedanlarının çoğunun Oden’in soyundan geldiğini öne sürer.
Emperyalist İngiltere’nin Liberal Parti lideri Gladstone 1876 da “ Türk ırkını Avrupa’dan kovup Asya’ya süreceğiz” diyordu. İngiltere ve benzeri emperyalist ülkelerin aydınları da yöneticilerine uydu. Antik Yunan/Grek kültürü öne çıkarıldı. Olmayan Aryan ırkın izleri Tibet’te arandı. Tabii ki bulunamadı. Ama bu olmayan saf Ari ırkı koruma safsatası 20. Asrın ortalarında Hitler gibi ırkçı, faşist liderlerin dünyayı kana bulamasına yol açtı. Emperyalistler ırkçılıklarına, işgalciliklerine kılıf bulmak için gerek kendi halklarına, gerek işgal ettikleri ülke halklarına kendilerini medeni, insancıl olarak tanıttılar. Hümanizm sözcüğü dillerinden hiç düşmedi. Barbarlara medeniyet götürüyorlardı. Kültürsüz, yazısız barbarların tek seçeneği olabilirdi; o da emperyalistlere köle olmak, onlar için ölünceye kadar çalışmak. Bunun için de Osmanlı, Çin, Fas, İran gibi köklü devletlerin yıkılması gerekiyordu.
Avrupalıların bir kısmı atalarımızı bulduk dedi ama tarih tarihçiliğini yaptı. Yeşim taşı ortaya çıktı. Yeşim (Ya de) taşını Türklerin dini amaçla kullandıklarını söylemiştik. Türk yurdundan bulunan bu taştan her yıl yüzlerce araba Çin’e ihraç ediliyordu.
            Orta Asya’yı, Türkistan’ı terketmek durumunda kalan boylar, aileler bu taşlardan yapılmış aletleri yanlarında götürdüler. SadeceYeşim taşını değil, Dolmen ve taş anıt dikme âdetini de götürdüler. Avrupa’da Layard, Rawlinson, Layard’ın İskoç danışmanı Fergusson gibi bilgin diplomatlar 1800-1880 yılları arasında yaptıkları arkeolojik çalışmalarda Asur, Babil, Sümer gibi eski uygarlıkların kalıntılarını ortaya çıkarmış ve bu uygarlıklarda Asya kökenli, Turani toplulukların yapıcı etkisi bulunduğunu kanıtlarıyla duyurmuşlardır. Yaşamının büyük bir bölümünü adadığı Eski Çağlar mimarisi çalışmalarının sonunda Fergusson; 600 yıl önce Avrupa’da Aryanların değil Asya kökenli “Turanlı”ların egemen olduklarını gözler önüne sermiştir. Fergusson’a bu çalışmalarından dolayı “İngiltere Kraliyet Mimarlar Enstitüsü” ödül vermiştir. Fergusson dünyanın dört bir yanındaki taş anıtları incelemiş; taş yapıların, anıtların ve dolmenlerin kurulduğu yerlerin Türkçe konuşan Turan kökenli halklar tarafından yapıldığını, yer adlarının sonu “ak” sesiyle biten Türkçe sözcükler olduğunu kanıtlamıştır. M.Betrand 1864 ‘de Fransa’nın 31 yöresinde saptadığı 2225 dolmenin 517 ‘sinin adlarının “ak” ile bittiğini tespit etmiştir. İskoç bilgin yaptığı bir araştırmada İskoçyalıların 6 Nisan 1320 de papaya gönderdikleri bir yazıda kendilerinin Asyalı İskitlerin oyundan geldiklerini, ”iskoç” (scoth) sözcüğünün “İskitéin (scyth) özgün biçiminden başka bir şey olmadığını resmen bildirerek kilise kayıtlarına geçirtmişlerdi. Komşuları İrlandalılar da kökenlerinin Turanlı olduğunu belirterek öğünürlerdi.
Yeşim taşına gelirsek, Avrupa’nın her neresinde, yapımı 6000 yıl öncesine dayanan taş anıt ya da mezar bulunmuşsa; orada Orta Asya Türklerinin eski çağlarda “ Ya de” taşı dedikleri  ve bütün Avrupa dillerinde “ Ja de” (okunuşu) olarak adlandırılan Farsların “yeşm”, bizim ise Yeşim Taşı dediğimiz sert taştan yapılmış baltalar ve turkuvaz taşından gerdanlıklar çıkarılmıştır. Truva’da bulunan kazılarda Yeşim Taşı bulunmuştur. Arkeologların bulduğu ya de taşından balta taşları ve gerdanlıklar Asya kökenliydi. Bu tezin aksini savunanlar taşların Hindistan’dan geldiğini iddia ederler. Bu taşı işleyecek elmas M.Ö.500 yıllarına aittir, Truva’da bulunanlar ise M.Ö. 1300 yıllarına aitti. Avrupalı bazı bilginler Avrupa’da ya de taşı aramışlar sadece Kuzey İtalya’da rastladıkları Ya de benzeri bir metreküplük taş dışında bulamamışlardır.
Dünyanın en sert taşı olan elmasın sertlik derecesi 10, Yeşim Taşının ise 7 dir. Bu taş ancak kendinden daha sert olan elmas, safir, zircon, yakut gibi taşlarla işlenebiliyordu. Bu taşı işleyen Turanlı ustalar mineraloji konusunda büyük bir bilgiye sahiptiler. Dağlarda buldukları damarlardan dev ateşler yakarak yumuşattıkları tonlarca ağırlıkta ya de bloklarını dövüp kuma dönüştürdükleri elmas, safir, zircon ve yakut tozlarını ıslak derilere yedirip kurutarak elde ettikleri zımparalarla binlerce yıldır kullandıkları kendi yaratıları olan özel tornalarda traşlayarak biçimlendiriyorlardı. Avrupa’da bulunan Yeşim Taşları Türkistan’ın Hotan, Yarkent, Lolan, Miran dolaylarında çıkarılıyordu. Avrupa’da bulunan ya de baltaların ağızları keskin değildir, çünkü bu baltalar dinsel törenlerde kullanılıyordu.
Tarihte ipek yolu olarak bilinen yol ya de taşının da yoluydu. İpek yüklü kervanlar yollarına devam ederken bir kısmı yükünü Türk Yurdunda bırakır, Yeşim Taşı yüklenip dönerlerdi. Çin Seddi’nin en batısında Türklerle ticarete ayrılmış kapıya Çinlilerin ya de kapısı adını verdikleri kayıtlarda yer almaktadır. Tarihin izleri politik bilginlerce gizlenmek istense de bir şekilde ortaya çıkıyor. Anadolu’da yapılan araştırmalarda Orta Asya’da görülen kaya resimleri ve balballar bulunmuştur. Anlaşılan Atatürk Türk Dil ve Tarih kurumlarını boşuna kurmamış. Vefatından sonra ülkemiz her alanda olduğu gibi tarihçiliğimiz de batının etkisi altına girmiş. TTK ve TDK devlet dairesine dönüşmüş. Birçok tarihçimiz Turan tezlerine batılı tarihçiler katılmıyor diye itibar etmiyor. Bu alanda da güneş “Batıdan doğuyor”. Sanırım Avrupalı tarihçiler köklerimiz “Turani” dediklerinde bir kısım tarihçimiz itiraz edip aksini ispatlamaya çalışacaklar diyelim, yazımızı bitirelim.

YARARLANILAN KAYNAKLAR:
1- Avrupa’lıların Ataları Türk’tür                     Cengiz Özakıncı           İstanbul
2- İsveççe’nin Türkçe İle Benzerliği-İsveçlilerin Türk Ataları    Pr. Sven Lagerbring 2010
3- Anadolu Arkeolojisi                                                Pr. Veli Sevin  İstanbul 2002
4- Büyük Türk Part Devleti                                         Beg murat Gerey          İstanbul 2009
5- Doğu’nun Prehistoryası                               V. Gordon Childe        Ankara 2010
6-- İran Türklerinin Eski Tarihi             Pr.Dr.Muhammed.Taki Zehtabi           (Kireşçi)İstanbul
7- Iraklılar Yazılımı                              Kazım Mişan                           Bursa 2007
8- Türklerin Kaybolan Ataları              Kazım Mişan               Bursa 2011 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder